Yeni makaleler
Allah Teâlâ’nın mülkün sahibi, onda dilediği gibi tasarrufta bulunma hakkına sahip olduğu, O’nun izni olmadan kâinatta hiç kimsenin bir şey yapamayacağı, yaratılmışların kontrolünün O’nun elinde olduğu, dilediği şeyin olacağı ve dilemediği şeyin olmayacağı, Rabbine îmân eden müslüman bir kulun nefsine ve kalbine yerleşirse, bu takdirde o kimse, insanlara bel bağlayan bütün bağları koparır ve yalnızca Allah Teâlâ’ya tevekkül eder.
Bu mesaj, bir grup alim ve kültürlü müslümanlar tarafından, bir araya gelip araştırma yaptıkları ve batıyla olan alakaları daha da ileriye götürme ve geliştirme adına yaptıkları bir çalışma olmakla birlikte, batının resmi ve dini heyetleri, basın-yayın organları, müesseseler ve şahıslar tarafından müslümanların mukaddesatına ve İslami değerlerine karşı yapılan apaçık aşağılamalara son derece akılcı ve güzel bir uslupla müdahale etmiş bir çalışmadır.
Bu makale, hıristiyanlık için gece-gündüz çalışan meşhur davetçi Yusuf Estes adındaki bir papazın İslâm’a giriş öyküsüdür.
Bu makale, Hindu inancına sahip karı-kocanın, hak din olan İslâm’a nasıl girdiklerini anlatan güzel bir öyküdür.
Sünnet, hiç şüphesiz vahiy mahsülüdür. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de sünnetin vahiy olduğunu gösteren deliller pek çoktur.Bu âyetler:Ahzâb Sûresi:34,Nisa Sûresi:113,Kıyâme Sûresi: 17-19, Nisâ Sûresi:105 ve Nisâ Sûresi: 59.
Yazar, bu kitapta okurlarına Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye’yi en güzel bir şekilde tanıtmaktadır.
Yazar, bu kitapta Muhammed Ebu Zehra’nın iddia ve yalanlarina cevap vermekle, İbn-i Teymiyye ve İbn-i Abdulvahhâb’ın ortaya yeni bir mezhep çıkarmadığını, ancak İslâm dâvetinin birer müceddidi olduklarını, onların, itikâtta ehl-i sünnet ve’l-cemaatın itikâdı ve furuâtta da Ahmed b. Hanbel’in mezhebi üzere bulunduklarını, hiçbir konuda bu iki mezhebin esasları dışına çıkmadıklarını ifade etmektedir.
Yazar, bu kitapta ibâdet, ihlas, ilah, tağut gibi kavramların anlamlarını delillerle açıklamış, lâ ilahe illallah diyen kimse tekfir edilir mi? Bir kimsenin dört mezhepten birisine uyması gerekir mi? gibi sorulara delillerle cevap vermiştir.
Halk arasında Receb, Şa’ban ve Ramazan ve bu aylar içinde bulunan önemli gün ve gecelerle ilgili birçok hadis dolaşmaktadır. Bunlardan bazıları sahih, bazıları zayıf ve maalesef birçoğu ise uydurmadır.Hurafelerin halk nezdindeki itibarı ve oldukça yaygın oluşu göz önünde bulundurulduğunda, bu gibi konularda uydurma hadislerin sahihmiş gibi bilindiği görülmektedir.
Bu konudaki hedemiz; Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’den kutlaması hakkında sahih bir nakil sabit olmayan ve genellikle İslâm âleminde, özellikle de ülkemizde kutlanan bazı kandil geceleri hakkında müslümanları uyandırmaktır.
Bu kitapçıkta, İsa Mesih -aleyhisselam-’ın âhir zamanda yeryüzüne inecek oluşunu inkâr eden ve alanlarında-güya- profesör geçinen ama aslında cehâlet ve hadis inkârcılığında profesör olanlara çok güzel reddiye vardır.
Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur: "Her kim Ramazan orucunu tutar da sonra ona Şevval'den altı günü eklerse bütün sene oruç tutmuş gibi olur." (Müslim, Sıyâm, 39 (1164)
Bu makale, haccın büyük faydalarını, hacda yapılan amellerden yola çıkarak güzel bir şekilde açıklamaktadır.Örneğin: Telbiye, Beytullahı tavaf, safa ve Merve arasında sa'y, Arafat'ta vakfe, Müzdelife ve Mina'da geceleme ve cemreleri taşlama gibi...
Bu makale, hac ve umrenin fazîletini, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in hadislerinden derlenen delillerle detaylı olarak açıklamaktadır.
Bu makale, hac ve umrede getirilen telbiyenin ne anlama geldiğini, hangi şeyleri ifâde ettiğini ve bu büyük kelimenin hikmetlerini güzel bir şekilde açıklamaktadır.
Bu makale, bazı hacıların hac sırasında yaptıkları hataları açıklamaktadır.Örneğinİ İhram sırasında, Mescid-i Haram’a girerken, Arafat’ta vakfeye dururken, Müzdelife’de gecelerken, cemrelere taş atarken ve Vedâ tavafı gibi...
Bu makale, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in, Zilhicce'nin 8. günü olan Terviye gününden 13. gün olan Teşrik günlerinin son gününe kadar hacda yaptığı amelleri açıklamaktadır.
Bu makale, Kur’an ve Sünnette ibâdet ve taatin anlamını, ibâdet, itaat ve kulluğun; Allah Teâlâ’nın sevip râzı olduğu, gizli açık bütün söz ve amelleri (davranışları) içine alan bir kavram olduğunu açıklamaktadır.
Din; itaat, ibadet ve ahlak anlamlarına gelir. "Din" kelimesinde zelil ve hakir etme, aynı zamanda boyun eğme, itaat etme anlamı vardır.
Ka’b b. Mâlik’in kıssasında her müslümanın, özellikle de İslâm dâvetçilerinin çıkarması gereken pek çok dersler ve ibretler vardır.